2008 yılının hemen başında yangından mal kaçırırcasına KDV’nin yüzde 18’e çıkartılması leasing şirketlerinde soğuk duş etkisi yarattı. Durumun bir resmini çektiğimizde leasingde 2007’de 8,2 milyar dolar olan işlem hacminin 2008’de 5,3 milyar dolara, 2009’da 2,2 milyar dolara gerilemiş olduğunu görüyoruz. Ancak 2008’in sonunda “küresel krizin teğet geçtiği” ülkemizde zor günler geçiren ve küçülen leasing sektörünün 2010’dan umutlu olduğunu zaman zaman gazetelerde haber olarak okumuşsunuzdur.
Leasing şirketlerinin büyüme beklentisini oluşturan iki önemli faktör olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki, KOBİ’lerin küresel krizin etkisiyle ertelediği yatırım planlarını 2010 yılı içinde devreye alacaklarına dair beklenti. Bu sene KOBİ’lerle ilgili böyle bir beklenti sahibi olmalarını fazlasıyla iyimser bir yaklaşım olduğuna inanıyoruz.
Global krizin ülkemizde bankacılık açısından büyük bir etkisi olmadığı gerçek, ancak aynı tespiti KOBİ’ler için yapmak mümkün değil. Her beş KOBİ’den en az üçü kriz sırasında ya battı ya da faaliyetlerini neredeyse donduracak seviyeye indirerek hayatta kalmayı başardı.
KOBİ’lere verilen krediler bireysel krediler gibi değildir. Kriz çıkar ve faizler, döviz tavan yaparsa; bankalar veya leasing şirketleri KOBİ’lere verdikleri ticari kredileri geri çağırıp piyasa koşullarına uygun yeni şartlar talep edebilirler. Bireysel kredilerde ise verdiğiniz krediyi muacceliyet oluşmadığı, yani borçlu borcunu ödemeye devam ettiği sürece geri çağırıp yeni şartlar ortaya süremezsiniz. Kriz öncesi özelikle borçla büyümeyi tercih eden KOBİ’ler, kriz sırasında yeterli öz sermaye sahip olmadıklarında piyasadan siliniverdiler.
Leasing şirketlerinin kriz sırasında kredi verdikleri, ancak tahsilat yapamadıkları ve sahipleri tarafından gizlenen makineleri bulmak için tabiri caizse dünyanın dört bir yanında aradıklarını ve sorunlu kredilerde tahsilat imkanını arttırmak için hukuk bölümlerinde çalışan kişi sayılarını iki veya üç misline çıkardıkları bilinen gerçekler. Öyle ki bazı leasing şirketlerinde pazarlama elemanından çok yasal takip ve icra işlerini takip eden personel var. “Global krizde ikinci dip olur mu” gibi soruların gündemde yer aldığı şu dönemde görüyoruz ki KOBİ’ler leasing sektörünün beklentilerine uygun şekilde yatırım planlarını yakın zamanda devreye alacak gibi gözükmüyorlar.
Leasing sektörün büyüme beklentisini yaratan faktörlerden ikincisi, sektörde maliyetleri düşürmesi beklenen yeni düzenlemenin yasalaşması. Leasing şirketlerinin en önemli talebinin KDV’nin kaldırılması olduğunu görüyoruz. KOBİ’lerin yeni yeni ayağa kalkmaya çalıştıkları şu dönemde, rekabetin fiyat üzerine yoğunlaştığı sektörde yeni dönemde ürün odaklı yaklaşıma dönülüyor.
Leasing şirketleri ile tüketici finansman şirketlerini biz birbirine çok benzetiyoruz. İkisinin de en büyük rakipleri bankalar. Bankalara karşı en önemli avantajları kredi verme sürecindeki yapılarından kaynaklanan süratleri. Leasing şirketleri sektörün kuruluşundan bu yana yıllardır kendilerine tanınan KDV imtiyazı nedeniyle büyüdü, serpildi ve KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu tarafından tercih edildi.
Tüketici finansman şirketleri ise herhangi bir vergi avantajı olmaksızın hem banka kredileriyle hem de taksit özelliği eklenen kredi kartlarıyla mücadele etmeye çalıştılar. Bunun neticesinde de asla leasing sektörü gibi büyük hacimlere ulaşamadılar. 2008 yılının ocak ayından bu yana leasing sektörü tüketici finansmanı şirketlerinin yıllardır yaşamayı öğrendiği gerçeklerle yüz yüze faaliyetlerine devam ediyorlar. Geçen süre boyunca yaşananlardan sonra getirebildikleri en önemli çözümün hala KDV’nin kaldırılması olduğunu görüyoruz. Yani ortaya yeni bir şey koymuyorlar.
KDV oranlarının düşürülmesi mümkün, ama yüzde 18’den yüzde 1’e indirilmesi bizce sektörü yine eski şımarık günlerine göndereceği için uzun vadede yarardan çok zarar getirecektir. Ancak KDV avantajı sadece leasing şirketlerine değil, aynı zamanlarda tüketici finansmanı şirketlerine de verilmeli. Günümüzde özel okulların arttığı şu dönemlerde başta eğitim harcamaları olmak üzere beyaz eşya ve diğer ürünlerde tüketici finansmanı şirketlerinden kredi kullanan ücretli kesimin vergi matrahından bir kısmını düşmesine imkan verilecek bir sistem tasarlanarak, leasingin eski görkemli günleri kadar olmasa bu sektörün de büyümesine de imkan verecektir.
Bu konuda leasing ve tüketici finansmanı şirketlerinin el ele ilerleyerek iki sektörün de gelişmesine imkan verecek vergi avantajlarına yönelik bir çözüm paketi hazırlamaları gerekiyor. Aksi taktirde leasing sektörünün raftan inecek KOBİ projeleriyle bu yıl yüzde 35-50 büyümeyi yakalaması neredeyse imkansız görünüyor. Tüketici finansmanı şirketleri ise fırsattan istifade bir vergi avantajı alamazlarsa, bir sonraki krizde daha da küçüleceklerdir.
Bu makale, Dünya Gazetesi’nde yayınlanan bir makaleden esinlenerek derlenmiştir.