web statistics

Ekonomik Kriz Geliyorum Diyor, Peki Siz Hazır mısınız?


Ülkemiz tarihine bakarsanız krizlerin hep önceden “geliyorum” demiş olduğunu görürsünüz.  Ancak ulus olarak kendimiz araştırarak değil de, politikacıların ve medyanın bize aktardıklarını tamamen doğru olarak kabul ettiğimiz için kriz geldiğinde şaşırıp kalıyoruz.

Kriz nedir?

Ekonomik kriz, bir ülkenin ekonomisinde bulunan anahtar değişkenlerde büyük oranlı negatif değişimlerdir. Bir ekonomide anahtar değişkenler neler olabilir? Faiz oranları, enflasyon, dolar, euro, İsviçre frangı, Japon yeni gibi yabancı para birimleri, altın, hisse senedi piyasası vb… Kriz, bu değişkenlerdeki sıçramalar nedeniyle günlük hayatımızdaki bağlı unsurların hayatlarımızı etkilemesidir.

Kriz nedeniyle döviz yükselir, sizin çalıştığınız şirket yurt dışından dövizle borçlanmıştır,  şirket krize girer, adam çıkartır, işsiz kalırsınız.  Bu durum çalıştığınız sektörde genel bir durum olduğundan uzun süre iş bulamazsınız.  Bu durumun başınıza gelmesinden önce kredi kartı borcunuzu taksitlendirmeye başlamış hatta asgari ödemeyi yatırmaya başladıysanız, krize kötü yakalanmışsınız demektir.

Krizlerde yukarıda bahsettiğimiz değişkenlerde yaşanan ani ve yüksek değişimler, bu değişkenlere dayanan varlık ve servetlerin sahipliğinin de değişmesine sebep olur.  Birikimlerinizin (veya servetinizin) değerlenmesi için yukarıda belirttiğimiz değişkenlerden sadece birine yüklendiyseniz ,oradaki bir değer kaybı nedeniyle sizin tercihinizle ters korelâsyonda olan değişkenlere dayalı yatırım stratejisinde bulunanlara kayıplarınızı kazanç olarak transfer etmiş olursunuz.

İşte bu nedenle sadece kriz zamanında değil, her zaman birikimlerinizi kendi risk algınıza uygun olacak farklı alternatiflere dağıtarak değerlendirmelisiniz. Finansal terim olarak söylemek gerekirse, dengeli bir portföy oluşturmak gerekir. Dengeli bir portföyü nasıl oluşturabileceğinizden daha sonra kısaca bahsediyor olacağız ama burada altınız çizmemiz gereken daha önemli bir konu var.

Ekonomik bir sistemde hayatını devam ettiren bir tüketicinin dengesini en çok bozan şey krize borçlu olarak yakalanmasıdır. Heleki şu anki gibi durumda dövizle borçlandıysanız işiniz daha zor. Dolayısıyla ilk yapmanız gereken şey borçlarınızı mümkün olduğunda azaltmak olmalı. Fakat günümüz şartlarında borç altına girmeden yaşam kalitesini aynı şekilde devam ettirmek çok zor. Diyelim ki bankadan kredi aldınız. Borç aldığınız para bittiğinde dönüp baktığınızda elinizde bir şey yoksa, yani borçlandığınız paraları yediğinize, içtiğinize, üzerinize giydiğinize tatilinize harcıyorsanız; yani aslında sahip olmamanız gereken bir yaşam standardını sürdürmek için tüketici finansmanı araçlarını kullanıyorsanız ve bunu yaparken de kenara para koymuyor, birikim yapmıyorsanız; mevcut ekonomik ortamda çok büyük risklere açıksınız demektir.

Neden Kriz?  Kriz Nerede?

ekonomik krizBiz krizin geldiğini düşünüyoruz, çünkü Türk parası karşısında euro yılbaşından Temmuz sonuna kadar % 14 değerlendi, altın fiyatları yılbaşından bu yana %34 değer kazandı. Mevduat faizlerinin %10 civarlarında, yıllık enflasyonun %7 olarak açıklandığı güzel ülkemizde serbest kur politikası uygulandığını da düşünürseniz, krizin geliyorum dediğini hatta geldiğini siz de kabul edeceksiniz.  Serbest kur politikası uygulanan ekonomilerde devalüasyon dediğin böyle olur, bir gecede değil.  Gelelim mevcut durumda, yani muhtemel ve gerçek bir kriz ortamında yapılması gerekenlere…

Kriz önlemleri neler olabilir?

Dengeli bir portföy oluşturmaktan bahsetmiştik ama bu ancak birikim yapabilenler için söz konusu olan bir şey. Su sıralar en dengeli portföy mevcut portföyünüzdür. Hazır birikmiş protföyünüzde ani değişimlerden kaçının. Kar realizasyonu seçeneğini göz ardı etmeden mevcut konumunu koruyabilirsiniz. Birikimlerinizle veya portföyünüzün bir kısmıyla bir seneden az bir sürede bir senelik mevduat getirisinin üzerinde getiri sağladıysanız kar realizasyonunu düşünebilirsiniz ama döviz ve altın bu seviyelerdeyken yüklü alımlar yapmak maliyet yükseltmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Birikimi çeşitlendirmeden önce krizlerde birikime ayırdığınız tutarları artırmanız gerekiyor. Yani her ay bir kenara sürekli bir şey koyuyorsanız, bunu en azından %30 oranında artırarak devam etmenizde fayda var.  Bu birikimin de TL ağırlıklı olmakla beraber çeşitlendirilmesi tercih edilmeli. Biz çeşitlendirme için altın hesapları (altın fonlarını değil) tavsiye ediyoruz.  Altının hem uluslararası fiyatında bir artma potansiyeli var, hem de dövizdeki yukarı sıçramalara karşı koruma sağlıyor.

Birikime daha önce tutar ayırmadıysanız, acilen kenara birşeyler koymaya başlamanızda fayda var, hem de  kendinizi sıkıntıya sokacak kadar.  Para kolay kazanılmıyor, dolayısıyla birikimleriniz için hesap işletim ücreti olmayan kurumlar veya ürünler tercih etmenizi tavsiye ederiz.

Borçlanma alışkanlıklarınızı da düzenlemeniz gerekiyor. Kredili mevduat hesapları ve kredi kartları gibi yüksek maliyetli borçlanma araçlarından uzak durun.  Kredi kartı dönem borcunuzun tamamını yatırmaya özen göstermelisin.  Birkaç zamandır yatıramıyorsanız, kredi kartı borçlarınızın tamamı kadar bir tüketici kredisi kullanarak kredi kartı borçlarınızı kapatmanız ve en az altı ay kredi kartı taşımayı bırakmanız gerekiyor ki, borcunuz krediyle kapandıktan sonra yeniden şişmesin.

Kredi kartınızın dönem borcunun tamamını yatırmanız mümkün değilse ve kredi de kullanamıyorsanız, bu durumda kredi kartı dönem borçlarınızın asgarisinden mümkün olduğunca yüksek tutarlarda ödeme yapmanız gerekiyor.  Tabi kredi kartı kullanmayı da unutun.

Param var ev alayım diyorsanız bile içinde oturacacağınız bir ev almanızda fayda olacaktır.  Tamamlanmamış bir projeye iki sene sonra teslim olacak diye kriz döneminde girilmez.

Harcama kalemlerinizi önemli ölçüde gözden geçirip gereksiz tüketimden kaçınmanız,  yapılması  gereken önemli hareketlerden biri olacaktır. Ancak bu şekilde birikime daha fazla kaynak ayırabilirsiniz.

Krizde felaket telalığı yapmak gibi bir niyetimiz yok ama üretmeyen ve biriktirmeyen bir ülke konumundayız.  Yunanistan krizinden de görebildiğiniz üzere üretmeden harcamak ancak Yunanistan gibi Avrupa Birliği’ne sırtınız sağlam dayarsanız mümkün. Yoksa kendi battığınız çukurdan çıkmanız için IMF dışında kimse size yardım etmez.  Bilinçsiz olarak tüketici finansmanı ürünlerini kullanan tüketicilerin de kendi söküğünü kendi dikmesi gerekir.